| [ Ana Sayfa ] |
ATATÜRK'TEN ANILAR |
|||
|
ANILAR 1
1-Hoşgeldin Halil Ağa
3-Atatürk ve Gülsüm Abla 7-Sizden Öğrenmek İstiyorum (ANZAC) 11-Babasının Çanakkalede Ne İşi Varmış. 15-Bir Köylü Kadın Ve Atatürk.
16-Bir Emriniz Mi Vardı Paşam? 25-Öyleyse Yunanistan'a Gidin.
Title 10 Title 12 Title 13 Title 15 Title
17 Title 19
ANILAR 2 Title
3 Title
6 Title
8 Title 10
ANILAR 3 Title
3 Title
6 Title
8 Title 10 SECTION 4 |
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa Kocatepeden 26 Ağustos 1922 sabah 05.30' da top atışları ile Büyük Taarruzu başlatılmış ve savaşı bizzat yönetmiştir. 30 Ağustos 'ta Dumlupınar 'daki meydan savaşı ve göğüs göğüse çarpışmalarla düşman bozguna uğratılmış, 9 Eylül 1922'de Türk Ordusu 'nun İzmir'e girmesiyle zafer sonuçlanmıştır. Zaferin 103. yıl dönümünün de, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz.(26.08.2025)
KALDIRIN BUNU
30 Ağustos 1922 günü Dumlupınar... Başkomutan Mareşal Gazi Mustafa Kemal, bir Tümenin topçu mevzileri ile, ileri hatta savaşan Mehmetçiklerinin arasına girmiş ve savaşı oradan yönetmektedir. Bir aralık batarya dürbününden başını çevirerek seslenir:
-Güneşin ışınları, topçumuzun görüşüne engel oluyor, biraz sonra da, bu ışınlar süngülerimize vurduğu zaman, düşmanın görüşünü tamamen kesecektir!, der.
Gerçekten günes batarken süngüler renk değiştirip, Allah... Allah... sesleri topçu ateşinin gürültüleri arasında uğuldamaktadır. Mustafa Kemal, düşman kuvvetlerinin Başkomutanına çok uzaklardan, kükrercesine şöyle seslenir:
⁃ Hacı Anesti... Mağrur Komutan!... Gelde ordularını şimdi kurtar bakalım!...
Ertesi gün, maiyetiyle birlikte Çalköy savaş alanını dolaşıyordu. Yakıcı güneş altında, her tarafta, her türlü cephane, silâhlar, cesetler karmakarışık durumda...
Bu zaman, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal'in büyük saatlerinden biriydi. O'nun geceli gündüzlü durmadan ve ara vermeden çalışması, inancı ve ulusunun yürekten fedakârlıkları, cesareti, katlanması ve direnişi; burada, gözle görülür ve en çekici ürünü olan meyvesini vermiştir.
Mareşal ilerlerken birden bire durur; cesetler arasında, perişan durumda, yerde çamur içinde çiğnenmiş Yunan Alay Sancağı durmaktadır. O kişiliğine özgü şovalyelik damgasını, bir soyluluk örneğini daha verirken, yanında bulunan bir subaya seslenir, bayrağı göstererek:
-Kaldırın bunu!..., der.
Subay ise:
-Efendim, bu bir Yunan Sancağı,
Subayın sözcüğü tamamlanmadan, öfkelenen Mustafa Kemal emrini daha açıklamalı olarak verir:
- Bu bayrak, bir ulusun egemenlik sembolüdür, düşman da olsa saygı göstermek gerekir!..., der.
O iğrenç alanda, düşman sancağı yerden kaldırılarak, orada bulunan bir top üzerine bırakılır.
Korkunç görünümlü alanda, durumu hüzünle izleyen Mustafa Kemal, o andaki izlenimlerini şöyle dile getirerek der ki:
-Bu görünüş, insanoğlunun ve insanhğın utanacağı, utanç duyacağı bir görünüştür. Haklı olan savunmamız için bizi zorladılar... Türkler, başka ulusların yurdunda, buna ne girişir, ne de tenezzül ederler...
|
|